Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) geleneksel hale getirdiği yıl sonu açılışlarına
bir yenisini daha ekledi. DSİ tarafından tamamlanan 564 adet tesis,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde Beştepe Millet ve Kültür
Merkezinde düzenlenen merasimle hizmete alındı.
DSİ tarafından tamamlanan toplam 98 milyar TL tutarındaki 564
adet tesisin açılış merasimi, Beştepe Millet ve Kültür Merkezinde Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle gerçekleştirildi. Merasime Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Tarım ve Orman
Bakanı İbrahim Yumaklı, Milletvekilleri, Tarım ve Orman Bakanlığı Eski Bakanları, Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider, DSİ Genel Müdürü Mehmet Akif Balta,
Tarım ve Orman Bakanlığı ile DSİ Genel Müdürlüğü personeli, vatandaşlar ve basın mensupları iştirak etti.
Merasimle hizmete alınan 564 adet tesis; 8 adet baraj, 48 adet
gölet, 1 adet yeraltı barajı, 115 adet sulama tesisi, 26 adet içme suyu tesisi,
1 adet hidroelektrik santral, 350 adet taşkın kontrol tesisi, 15 adet arazi
toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinden oluşuyor.
Hizmete alınan tesislerle 185 milyon metreküp su depolama
kapasitesi geliştirildi, 1 milyon 147 bin dekar arazi sulamaya açıldı, yıllık
224 milyon metreküp içme suyu sağlandı ve günlük 402 bin metreküp içme suyu
arıtma kapasitesi geliştirildi, 484 meskûn mahal ve 348 bin dekar arazi taşkın
zararlarından korundu, 128 milyon kilovatsaat yıllık hidroelektrik enerji kapasitesi
geliştirildi, toplulaştırma ve tarla içi geliştirme faaliyetleri kapsamında 3
milyon 54 bin dekar alanın tescili yapıldı. 564 adet tesisin ekonomiye katkısı yıllık
18 milyar TL düzeyinde olacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Su sınırsız olmak bir
yana gün geçtikçe tükenen, kirlenen, azalan, azaldıkça kıymeti daha da artan
bir kaynaktır.”
Merasimde bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, suyun tarihimizdeki önemine değinerek şu ifadeleri kullandı, “Su bizim
hem inancımızda hem tarihimizde hem de kültür dünyamızda hayati bir yer tutar.
Öyle ki tarih boyunca kurduğumuz medeniyet bahçelerini suyla yeşerttik.
Evlerimizi, şehirlerimizi, meydanlarımızı suyun bereketi ile şenlendirdik.
Camilerimizi, sokaklarımızı, caddelerimizi su yollarıyla çeşmelerle şadırvanlarla
donattık. Bahçelerimizi su kanallarıyla havuzlarla fevvarelerle süsledik. Su
yollarının bakım ve inşasının yanında halka ücretsiz su dağıtmak için su
vakıfları kurduk. Bunun da örtesine geçerek millet olarak aşkımızı tutkumuzu
sevdamızı suyla anlattık suya nakşettik.”
Su kaynaklarının son derece sınırlı olduğu gerçeğine vurgu
yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüz dünyasında suyun kullanım alanıyla
birlikte stratejik öneminin de artmakta olduğuna işaret etti. Cumhurbaşkanı
Erdoğan konuyla alakalı şu açıklamalarda bulundu, “Bizim de tarım, enerji,
ulaşım, gıda ve turizm gibi sektörler başta olmak üzere artan su ihtiyacı
üzerimizde daha fazla baskı oluşturuyor. Bakınız burada bazı temel gerçekleri
sizle paylaşmak isterim. Dünyadaki suyun %97,5’i deniz ve okyanuslardaki tuzlu
sulardan oluşmaktadır. Yani dünyanın üçte ikisi suyla kaplı olsa da insanın
kullanabileceği miktar son derece kısıtlıdır. Geriye kalan tatlı su miktarının
da ancak %1’lik bölümü kullanılabilir durumdadır. Ulaşabildiğimiz temiz su
kaynakları yeryüzündeki tatlı su potansiyelinin sadece %0,1’ini teşkil ediyor.
Kaynakların bu denli sınırlı olması ise suyu hem son derece değerli hem de
stratejik bir kaynak haline getiriyor. Fakat ülkemiz dahil dünyanın birçok
yerinde su hala sınırsız bir kaynak olarak algılanmaya devam ediyor. Bu tamamen
yanlış, temelsiz ve tehlikeli bir bakış açısıdır. Tam aksine su sınırsız olmak
bir yana gün geçtikçe tükenen, kirlenen, azalan, azaldıkça kıymeti daha da
artan bir kaynaktır.”
“Şairlere ilham veren ığıl ığıl yağan yağmurların yerini
aniden bastıran ve çoğu zaman su baskınlarına sebep olan şiddetli yağışlar
aldı.”
Su kaynakları üzerindeki tehditler ile alakalı açıklamalarda
bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kuraklık,
çölleşme, plansız sanayileşme ve kentleşme nedeniyle su kaynaklarımız olumsuz
etkileniyor. Tüm bunlarla birlikte hızlı tüketim kültürü ve su kirliliği gibi
tehditler de kullanılabilir temiz su kaynaklarının hızla erimesine yol açıyor.
Su kaynaklarımızın azalmasına sebep olan bir başka önemli faktör ise küresel
nüfus artışıdır. 50 yıl önce 4 milyar civarındaki dünya nüfusu, bugün 8
milyarın üzerine çıktı. Ancak nüfus artarken, yeryüzüne düşen yağış miktarında
herhangi bir artış yaşanmıyor. İklim değişikliği su kaynaklarımızı miktar ve kalite
bakımından olumsuz etkilerken, küresel ısınma afetlerin sıklığını ve şiddetini
de artırmaktadır. Dikkat ederseniz son yıllarda su baskınları, seller,
fırtınalar, orman yangınları ve kuraklık gibi doğal afetlerle daha sık
karşılaşıyoruz. Özellikle bizim de içinde yer aldığımız Akdeniz Havzası’ndaki
ülkeler iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalan ülkelerdir.
Geçtiğimiz bahar ve yaz mevsiminde şu gerçeği hepimiz gördük, güney ve batı
illerimiz orman yangınlarıyla mücadele ederken kuzey bölgelerimizdeki
şehirlerimiz sel felaketleri ile boğuşuyordu. Şairlere ilham veren ığıl ığıl
yağan yağmurların yerini aniden bastıran ve çoğu zaman su baskınlarına sebep
olan şiddetli yağışlar aldı. Tabiattaki düzen bozuldukça nimetler de birer afete
dönüşmektedir. Doğadaki bozulmanın temel sebebi kaynakların hoyratça
kullanılması ve bilinçsizce tüketilmesidir. Bunun arkasında da insanın tabiatla
kurduğu ilişkinin değişmesi vardır. Suyu, toprağı, havayı, ormanlarımızı
fütursuzca sömürülecek imkanlar değil bizden sonra gelecek nesillere teslim
edeceğimiz birer emanet olarak görmemiz gerekiyor” dedi.
Temiz su kaynaklarına erişimin bir beka meselesi olduğunu
ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Pek çok alanda gecikme telafi edilebilir ama
su konusunda yaşanacak en ufak bir gecikme telafisi imkânsız sonuçlar
doğuracaktır. Türkiye olarak bu anlayışla geniş bir yelpazede kritik adımlar atıyoruz. İklim değişikliği ile mücadeleye en fazla destek veren ülkeler
arasındayız. Ağaçlandırma seferberliği ve tasarrufu teşvik eden kampanyalarımızla
toplumsal farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. Aynı şekilde sıfır atık
projemizle israfı önlemeyi, kaynaklarımızı daha verimli kullanmayı amaçlıyoruz.
2053 yılı için belirlediğimiz net sıfır emisyon hedefimize ulaşıncaya kadar bu
mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz” ifadelerini kullandı.
“85 milyon vatandaşımızı suyumuzu verimli kullanmaya
ve israftan kaçınmaya davet ediyorum.”
Türkiye’nin su zengini olmadığını, aksine su stresi yaşayan
ülkeler arasında yer aldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle
devam etti, “Su güvencesi, aynı zamanda gıda güvenliği anlamına gelir. Su yoksa
gıda yok tarım yok… Bizi ve canlıları ayakta tutacak, tutunacak dalımız yok
demektir. Tarım ve gıda sektörü suya en fazla ihtiyaç duyulan suyun en yoğun
şekilde kullanıldığı alanlar olarak tebarüz ediyor. Gıda güvenliğimizi sağlamak
için su kaynaklarımızı etkin ve verimli kullanmak, tasarruf etmek bizim için
ihtiyaçtan da öte zorunluluktur. Her fırsatta hatırlatıyorum kamuoyumuzdaki yaygın
ve yerleşik kanaatin aksine Türkiye su zengini değil, su stresi yaşayan bir
ülkedir. Bu yüzden boşa harcayacak, israf edecek, verimsiz kullanacak bir damla
suyumuz olamaz. Su kaynaklarımızı kirletmeyi bu ülkeye yapılmış en büyük
ihanetlerden biri olarak görüyoruz. Bugün bir kez daha milletimizin her bir
ferdini sularımızı verimli kullanmaya ve israftan olabildiğince kaçınmaya davet
ediyorum. Suyumuzun parmaklarımızın arasından akıp gitmesine hiçbir kardeşimizin
izin vermeyeceğine inanıyorum. Bu vesileyle çiftçilerimizi, sanayicilerimizi ve tüm vatandaşlarımızı su
verimliliği seferberliğine destek olmaya çağırıyor, suyun kadr ü kıymetini
bilen tüm kardeşlerime de buradan tekrar teşekkür ediyorum.”
“Suya yön veren politikalarla güçlü bir şekilde ‘su
akar, Türk yapar’ diyebiliyoruz”
Suya yapılan yatırımlar hakkında bilgiler veren Cumhurbaşkanı
Erdoğan, son 22 yıl içinde her alanda olduğu gibi tarım ve sulama sektöründe de
devrim niteliğinde adımlar atıldığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan
sözlerini şöyle sürdürdü, “Tozlu raflarda kalan projeleri bir bir tamamlayarak
milletimizin hizmetine sunduk. Bunlardan; 150 yıllık hayal olan Çine Adnan
Menderes Barajı, Konya Ovası’nın asırlık rüyası Mavi Tünel Projesi, Asrın
projesi olarak adlandırdığımız KKTC Su Temin Projesi, sınıfında dünyanın en
büyük projesi olan Ilısu Prof. Dr. Veysel Eroğlu Barajı ve HES, ülkemizin en
yüksek üç barajı olan; Yusufeli, Deriner ve Ermenek Barajları gurur
abidelerimiz oldu. 22 yılda yeni baraj ve göletler inşa ederek 50 milyar
metreküplük suyu depoladık ve depolanan su miktarını 184 milyar metreküpe
çıkardık. 24 milyon dekar alanı sulamaya açarak, toplam sulama alanımızı 72
milyon dekara çıkardık. Bu projelerle yıllık 200 milyar lira zirai gelir artışı
sağladık. Arazi toplulaştırmasında da büyük bir ilerleme kaydederek 76 milyon
dekar alanda toplulaştırma çalışması yaptık. Yerli ve temiz enerji kaynağı olan
hidroelektrik santraller ile 45 milyar kilovatsaatlik üretim kapasitemizi 112
milyar kilovatsaate çıkardık. İçme suyu temini için ‘81 İl İçme Suyu Eylem
Planı’ hazırlayarak, 2040, 2050 ve 2071 yıllarına kadar tüm illerimizin su
ihtiyaçlarını ayrı ayrı projelendirdik. Yeni projelerimizle 3,4 milyar metreküp
içme suyu temin ettik. Yeraltı su kaynaklarının korunması için 146 depolama ve suni
besleme tesislerini yine biz hayata geçirdik. Taşkın koruma tesislerimizle
milletimizin can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik önemli adımlar attık. Tüm
bu alanlarda toplam 10 bin 657 tesisi hizmete alarak 2,4 trilyon liralık tarihi
yatırımlar gerçekleştirdik. Artık ‘suya yön veren politikalarla’ güçlü bir
şekilde ‘su akar, Türk yapar’ diyebiliyoruz. Bundan sonra da Türkiye’nin
kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya, ekonomimize kazandırmaya devam
edeceğiz.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, “Faaliyetlerimizin ana
çıkış noktası en değerli kaynağımız olan su’dur”
Merasimde konuşan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı,
orman ve su alanlarının sürdürülebilir yönetimi konusunda önemli çalışmalar
yürüttüklerini belirterek, faaliyetlerimizin ana çıkış noktası en değerli
kaynağımız olan su’dur dedi. Su, gıda arz güvenliğinin ve sürdürülebilir
tarımın olmazsa olmazıdır diyen Bakan Yumaklı, tarımsal üretim planlamasının
ana belirleyicisinin su olduğunu ifade etti.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün su kaynaklarının
korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması için çalışmalar yürüttüğünü
aktaran Bakan Yumaklı, “DSİ, zat-ı âlinizin liderliğinde, son 22 yılda; tarım,
enerji, çevre ve hizmet sektörlerinin can damarı olan su alanında sayısız
rekorlara imza atmıştır. DSİ, kuruluşundan bugüne yaptığı yatırımın neredeyse
yarısını son 22 yılda gerçekleştirmiştir” dedi.
‘Suyumuzu korumakla vatanımızı korumak arasında mahiyet
itibarıyla hiçbir fark yoktur’ sözünün çalışmalarına ilham kaynağı olduğunu
dile getiren Bakan Yumaklı, “Bu düsturla hareket ediyor, çalışmalarımızı her
türlü riski dikkate alarak gerçekleştiriyoruz. Bu risklerin başında iklim
değişikliğinin de güçlü etkisiyle kurak periyotların sıklığında ve şiddetinde
yaşanan artış geliyor. Ancak DSİ, geliştirdiği projeler ve aldığı tedbirlerle,
gerek tarım ve sanayide gerekse hizmet ve çevre sektörlerinde su ihtiyacının
karşılanmasını kesintisiz şekilde sürdürüyor” dedi.
Su kaynaklarının etkin yönetimi ve verimli kullanımı amacıyla
kurulan Ulusal Su Kurulunun çalışmalarını sürdürdüğünü aktaran Bakan Yumaklı,
“Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi öncülüğünde başlattığımız Su Verimliliği
Seferberliğini ülke sınırlarını aşıp, dünya geneline yayma faaliyetlerimiz
devam ediyor. Su Kanunu ve Taşkın Kanunu ile alakalı geniş kapsamlı
çalışmalarımız devam ediyor. Ayrıca DSİ, taşkınlarla mücadelenin yanı sıra,
deprem ve orman yangını gibi tüm afetlerde, güçlü makine parkı ve tecrübeli
personeliyle, sahada milletimizin yanında olmaya devam ediyor” dedi.
Konuşmaların ardından, açılış yapılan 564 adet tesisin içinde
yer alan Yozgat İnandık Barajı, Mersin Sorgun Barajı ve Isparta Yenişarbademli Şehit
Gökhan Eriç Barajı’na canlı bağlantı gerçekleştirildi.