Dünya Su Günü, 1993 yılından bu yana her Mart
ayının 22’sinde bir tema vurgusu ile kutlanmaktadır. Bu özel günün amacı,
tatlısu kaynaklarının önemine dikkat çekmek ve bu kaynakların sürdürülebilir
yönetimine odaklanılmasını sağlamaktır.
Ülkemizde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ)
uhdesinde gerçekleştirilen etkinliklerle kutlanan “Dünya Su Günü”nün bu yıl ki
teması Birleşmiş Milletler tarafından “Ortaklıklar ve İş Birliği Yoluyla
Değişimi Hızlandırmak” olarak belirlenmiştir.
Dünyamız hızla değişmektedir ve bu değişim; iklim
değişikliği, nüfus artışı, kontrolsüz sanayileşme, plansız kentleşme ve
kirlilik gibi faktörlerin etkisiyle sınırlı kaynakların aleyhine
gerçekleşmektedir. Bu menfi değişime ayak uyduracak aksiyonların tüm
paydaşların işbirliğinde ve süratle alınması, sınırlı su kaynaklarımızın
gelecek nesillere eksiksiz olarak aktarılması bakımından hayati önem taşımaktadır.
Köklü kurumsal yapısı 1925 yılına kadar uzanan
DSİ, 1954 yılında bugünkü ismini alarak çalışmalarını sürdürmüştür. Ülkemizin
su kaynaklarının korunması, planlanması, yönetilmesi ve işletilmesinden sorumlu
en yetkili kuruluş olan DSİ, su stresi altında olan ülkemizin kaynaklarından
bilim ve tekniği ışığında faydalanarak tüm sektörlerin ve vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmaktadır. Ancak bu çaba; yerel yönetimler,
sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarımızı da içeren tüm paydaşların katkısı
olmadığında bir yönüyle eksik kalmaktadır.
Özellikle ülkemizde suyun yaklaşık %75 ile en çok
tüketildiği tarım sektöründe çiftçilerimizin, su kullanıcı örgütlerin ve sivil
toplumun katkılarıyla bu oranın aşağı çekilmesi mümkündür. DSİ tarafından ülkemizin
sulanabilir arazilerinin (8,5 milyon hektar) 4 milyon 563 bin 414 hektarlık
kısmı sulamaya açılmıştır. Bu arazinin %32’lik kısmı damla ve yağmurlama gibi
modern sulama teknikleri ile sulanmaktadır. Bitki su ihtiyacını optimum
seviyede karşılayan ve su kaybını asgariye düşüren bu sistemlerin
yaygınlaştırılmasında tüm paydaşların katkılarına ihtiyaç bulunmaktadır. Öte
yandan tarımsal üreticilerimizin ekimi yapılacak ürün çeşidini, iklime ve su
durumuna göre belirlemesi su kaynaklarımızın korunmasına önemli katkı
sağlayacaktır.
Tarımsal sulamada su sarfiyatının önüne geçecek
diğer önemli bir uygulama arazi toplulaştırmasıdır. Ülkemizdeki tarım alanları çeşitli sebeplerle
çok parçalı ve düzensiz haldedir. Ancak DSİ’nin üzerinde önemle durduğu
toplulaştırma çalışmaları sayesinde parseller büyümekte, her parsel su ve yola
kavuşmaktadır. Bu sayede daha geniş parsellerde ve daha az enerji maliyetiyle
üretim yapmak mümkün olmaktadır. Tüm yurtta yürütülmekte olan toplulaştırma
çalışmalarıyla bugüne kadar 6 milyon hektarlık alanda toplulaştırma çalışmaları
tamamlanmıştır. Çalışmaların tamamlandığı arazilerde başta su olmak üzere tüm
üretim girdilerinden tasarruf sağlanmakta ve birim alandan azami verim
alınmaktadır.
Tıpkı tarımsal sulamada olduğu gibi içme ve kullanma
suyunun da minimum kayıpla tüketicisine ulaşması gerekmektedir. DSİ’ce
tamamlanarak hizmete alınan 386 adet içme suyu tesisinde yıllık 5 milyar
metreküp AB standartlarında içme suyu üretilmektedir. İçme ve kullanma suyu,
çok çeşitli mühendislik yapılarının dâhil olduğu uzun bir yolculuğun ardından
musluklarımıza ulaşmaktadır. Barajlarda depolanan su; kilometrelerce isale
hattı, su tünelleri, arıtma tesisleri ve şehir içi dağıtım şebekelerinden sonra
son durağı olan musluklardan vatandaşlarımızın istifadesine sunulmaktadır. Bu
maliyetli sürecin olabildiğince kayıpsız gerçekleşmesi su kaynaklarımızın
korunmasını sağlayacaktır. Bu konuda özellikle yerel yönetimlere önemli
vazifeler düşmektedir. Birçok ilimizde yerel yönetimlerin sorumluluğunda
bulunan şehir içi dağıtım sistemlerinde yüksek oranda hatta %70’lere varabilen
su kayıpları bulunmakta olup yüksek maliyetler ile temin edilen suyun önemli
bir bölümü faydaya dönüştürülememektedir. Bu kayıp kaçakların yarı oranında
düşürülmesi durumunda dahi yeni su kaynaklarının geliştirilme tarihleri
ötelenebilecek ve kısıtlı su kaynaklarımızın en iyi şekilde korunması,
kullanılması ve yönetilmesi sağlanabilecektir.
Su kaynaklarımızın korunması kadar önemli olan
başka bir husus da iklim değişikliği ile birlikte sıklığı, şiddeti ve etkinlik
alanı artan taşkınlarla mücadele konusunda alınacak tedbirlerdir. DSİ
tarafından bugüne kadar 10 binin üzerinde taşkın kontrol tesisi inşa edilerek
işletmeye alınmıştır. Bu tesislerle yerleşim yerleri ve tarım arazilerini içeren
yaklaşık 2 milyon hektar arazi taşkın zararlarından korunmaktadır. Taşkınlar
konusunda DSİ tarafından işletmeye alınan tesisler ve erken uyarı sistemlerinin
yanı sıra ilgili kamu kurumlarından yerel yönetimlere, sivil toplum
kuruluşlarından vatandaşlarımıza kadar her paydaşın dahil olduğu entegre bir
taşkın yönetim sisteminin işletilmesi, taşkınlar sebebiyle ortaya çıkan can ve
mal kayıplarını önemli ölçüde azaltacaktır. Bu çerçevede yerleşim birimlerini
taşkın tehlike bölgesinin dışında kurmak ya da mevcut yerleşimleri bu alanların
dışına taşımak en değerli tedbir olacaktır.
İklim değişikliği tıpkı taşkınlar gibi kurak
dönemlerin de sıkılığını arttırmıştır. Yaşadığımız her kurak dönem suyun
önemini bir kez daha ve her seferinde daha güçlü bir şekilde hatırlatmaktadır. Esasen
kurak ya da yağışlı fark etmeksizin suyun önemi hiçbir dönem unutmamalı ve su
tasarrufu bir yaşam tarzına dönüştürülmelidir. Bunun için artık herkes
tarafından bilinen; damlatan muslukların tamir edilmesi ya da duşta geçirilen
sürenin kısaltılması gibi basit ve etkili yöntemlerin dışında farklı yolların
olduğu da bilinmeli ve uygulanmalıdır.
DEĞİŞİMİ HIZLANDIRMAK İÇİN SU TASARRUFUNUN FARKLI YOLLARI
Gıda Tasarrufu
-
Küresel
olarak tarımsal ürünler 1/3 oranında israf edilmekte ve çöpe atılmaktadır. Gıda israfını azaltmak, küresel olarak suyun
en çok tüketildiği tarım sektöründe talebi azaltarak su kaynaklarımızın
korunmasına yardımcı olacaktır.
Elektrik Tasarrufu
-
Tarım
sektörü gibi enerji sektörü de suya bağımlıdır. Elektrik üretimi %90 oranında
su yoğundur. Kullanılmayan elektrikli cihazların kapatılması elektrik
tasarrufunun yanında su israfının da önüne geçecektir.
Su Kaynaklarımızı
Koruyalım
-
Suyu
ölçülü ve israf etmeden kullanarak tasarruf sağlayabileceğimiz gibi
kaynaklarımızın kirlenmesine mani olarak da aynı sonuca ulaşabiliriz. Evsel
atık yağları, son tüketim tarihi geçmiş ilaçları ve kimyasal maddeleri lavabo/tuvaletlere
dökmeyerek su kaynaklarımızın korunmasına destek olabiliriz.
Sanal Su
-
Yaşam
kaynağımız olan su aynı zamanda her türlü mal ve hizmet üretim sürecinin
değişmez girdisi konumunda bulunmaktadır. Bu çerçevede tükettiğimiz her ürün
değişen miktarlarda su içermektedir. Örneğin bir kot pantolon üretmek için 10
bin litre su harcanmaktadır. Dolayısıyla hayatın her alanında yapacağımız
tasarrufla su kaynaklarımızı korumuş oluruz.
Ağaç Dikelim
-
Diktiğimiz
ağaçlar sayesinde; küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri azalacak,
daha fazla ve daha temiz suyumuz olacak, taşkın ve sel felaketlerine maruz
kalma olasılığımız düşecektir.